Pterjium
Pterjiyum halk arasında göz eti olarak bilinen gözümüzün konjoktiva olarak adlandırılan beyaz bölümünün saydam tabaka olan kornea üzerine yürümesi durumuna verilen addır. Özellikle bizim ülkemiz gibi güneş ışınlarını dik açıyla alan, ultraviole ışık maruziyetinin fazla olduğu coğrafyada yaşayan toplumlarda görülme sıklığı fazladır.
Pterjiyum iyi huylu bir büyüme olmakla birlikte belirli durumlarda rahatsız edicidir. Kozmetik rahatsızlık, sıklıkla kızarma, yanma, kaşıntı şikayetlerinin varlığı, gözlüklü görmeyi dahi bozabilecek düzensiz astigmatizma varlığı ve dokunun görsel ekseni kapaması gibi durumlarda operasyon planlanabilir. Bunun dışındaki durumlarda suni göz yaşları, anti alerjik göz damlaları ile semptomatik rahatlama sağlanabilir.
Operasyonda iki ayrı yöntem uygulanmaktadır. Bunların birincisi yalnızca pterjiyum dokusunun alınmasıdır ki bu yöntemde nüks oranı %70’ler gibi kabul edilemeyecek oranda yüksektir. İkinci yöntem olan limbal kök hücre transplantasyonunda ise nüks oranı %5’ten düşüktür. Bu teknikte ultraviyole hasarına daha az maruz kalmış, üst göz kapağımızın altında yerleşen sağlıklı doku alınarak, pterjiyum dokusunun alındığı bölgeye yerleştirilir. Bu işlem sırasında dikiş kullanılmaz ve doku yapıştırıcısından faydalanılır. Doku yapıştırıcısı kullanılarak yapılan operasyonların uzun vadede daha az nükse yol açtığı artık bilinen bir gerçektir.
Ameliyat sonrası erken dönemde gözde yanma, batma gibi şikayetler mevcut olacaktır ancak 3 günlük sürenin ardından günlük hayata dönülebilir. Yaklaşık bir ay içersinde dokular iyileşmiş olup göz eski sağlığına kavuşacaktır. Pterjiyum dokusunun korneaya sıkıca ve genişçe yapışık olduğu bazı olgularda ameliyat sonrasında da beyazımsı bir leke kalabilir. Bu nedenle ameliyat için geç kalınmaması en doğru yaklaşım olacaktır.