Diyabetik Retinopati
Diyabet tüm vücutta olduğu gibi gözümüzde de büyük ve küçük damarlarda hasarla sonuçlanan bir hedef organ hastalığıdır. Gözümüzde bulunan retina tabakası bu damarsal hasarlardan en sık etkilenen, iskemi adını verdiğimiz dolaşım bozukluğuna en hassas tabakadır. Zamanla damarlardan kaçak oluşumu, kanlanamayan bölgelerde salgılanan maddelerin aracılığıyla oluşan zararlı damarsal oluşumlardan kanamalar ile görme kaybına varan problemler yaşanabilmektedir.
Biz göz hekimleri vücuttaki damarları çıplak gözle muayene etme şansına sahibizdir. Yapılan düzenli göz dibi muayeneleri ile damarların yapısı incelenebilmekte, optik kohorens tomografi (OKT) ve fundus floresein anjiografi (FFA) gibi ileri incelemelerle görme merkezinde sıvı birikimi, sızıntı oluşturan yeni damar yumağı oluşumları ve kanlanamayan alanlar izlenebilmektedir. Hastalığın doğru tedavi edilmemesi durumunda oluşan zararlı damarlar gözün ön kamara dediğimiz kısmında da oluşabilir ve ‘’neovasküler glokom’’ adını verdiğimiz son derece ağrılı bir tablonun oluşmasına yol açabilir.
Diyabetik retinopatide ilk tedavi aslında hastalık henüz ortaya çıkmamışken yapılacak olan sıkı kan şekeri kontrolüdür. Tip 1 diyabet hastalarında tanı sırasında diyabetik retinopati genellikle bulunmaz ve ilk on yıl görülmesi de pek sık değildir. Fakat Tip 2 diyabet geç tanı aldığı için genellikle tanı anında diyabetik retinopati mevcuttur veya tanı sonrasında 5 yıl içerisinde gelişme ihtimali yüksektir. Üç aylık kan şekeri göstergesi olan hemoglobin A1c (HbA1C) seviyesinin 6-7 mmol/ L’ nin altında olması durumunda diyabetik retinopati büyük olasılıkla önlenecektir. Diyabetik retinopatinin erken dönemde yakalanması için altı ayda bir herhangi bir yakınma olmasa dahi göz dibi muayenesi büyük önem taşımaktadır.
Diyabetik retinopatinin tedavisi hastalığın evresine göre değişmektedir. Herhangi bir evrede görülebilen maküla ödemi tedavisinde göz içi enjeksiyonlar uygulanmaktadır. Hastalarımızın bize en sık yönelttiği sorulardan biri ‘’ enjeksiyonları kaç kez uygulanacağı’’ yönündedir. Bu durum tamamen tedaviye verilen yanıta göre değişmektedir ancak genellikle 3 ay süresince her ay bir kez olmak üzere yükleme tedavisi yapılmaktadır. Bundan sonrasında ise aylık kontrollerde maküla ödemi varlığında ihtiyaç halinde enjeksiyonlar tekrarlanmaktadır.
Hastalığın ileri evrelerinde retina üzerindeki noktasal kanamaların artması, yeni ve zararlı damarların oluşması durumunda argon lazer fotokoagülasyon uygulamaları yapılmaktadır. Bu tedavi tercihen 2 ya da 3 seans olarak uygulanmakta ve beslenemeyen retina alanlarından zararlı birtakım maddelerin salınımını önlemeyi amaçlamaktadır. Geç kalınmış hastalarda kanamaya meyilli bu zararlı damarlardan oluşan kanamalar göze hacmini veren vitreus jelinin içine dolmakta ve görme kaybı gelişmektedir. Vitreus içi hemoraji üç ay içerisinde kendiliğinden çekilmez ise pars plana vitrektomi ameliyatının yapılması gerekmektedir.